Sevgili
kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Zaman
zaman sosyal medyada aliya (İsrail’e göç
etmek) ile ilgili yazılar çıkıyor.
Fikirler alınıp veriliyor. İsrail’i öğrenenler, ya da öğrendiğini zannedenler
bildiklerini satışa çıkartıyorlar. Şahane saptamaların yanında bazen yazışmalar
amacını aşıyor. Alel acele kaleme alınan metinler yeteri kadar
düşünülmediğinden daha sonradan pişmanlıklar yaratabiliyor. Bilinmesini isterim
ki, bu yazdıklarımla hiç kimseyi hedef almıyorum. Genel olarak söylüyorum. Çünkü
bu salaklığı ben de çok yapıyorum.
KÜLTÜR
ÇATIŞMASI...
Şimdi
efendim, İsrail denen bu küçücük memlekette her diyardan, her kıtadan, her
renkten Yahudiler yaşamakta. Her gelen kendi kültürünü getirmiş. Türkiye’de
birisine “memleket nire hemşerim” dediğiniz zaman adam, “Rize, Antep
ya da İzmir” gibi doğduğu şehri
söyler. İsrail’de aynı soruyu sorarsanız “Rusya, Bulgaristan veya Arjantin” gibi
cevaplar alırsınız. Yani İsrail halkının çeşitliliği çok daha büyüktür. Hatta
belki de dünyada en büyük çeşitliliğe sahiptir. Haridisi ile, siyahı ile,
beyazı ile, kuzeylisi, güneylisi, her çeşit… Dolayısıyla bir o kadar kültür
farklılığı vardır. Yemek çeşitlerinden tutun da kocakarı ilaçlarına kadar bu
çeşitliliği görmeniz mümkündür. Ama biz buna “kültürler çatışması” değil
“kültür çeşitliliği” diyoruz. Bu bir “kültür mozaiğidir” ve de
çok kıymetli bir şeydir. Fransız kruasanını almış gelmiş, Türkler dönerlerini lahmacunlarını
getirmiş. Kuzey Afrikalılar bir balık pişiriyorlar bilmem kaç saat fırında
kalıyor, acayip bir şey, bir de
kuskusları var ki…Etopyalılar’ın o rengârenk kıyafetleri, İsrail’in humusu,
falafeli, var oğlu var. Yunan müziği,
Rusların balesi…Bu zenginliktir, güzelliktir, ne mutlu İsrail’e ki, bu zenginliğe
sahip. Burada kültür çatışması yok. Söz konusu bile değil. Herkes elindekini,
kucağındakini ortaya koymuş, beğenen ortadan alıyor. Kimse kimseye benimki
iyidir, böyle olacak demiyor. Kimse kimseye dayatmıyor. Oh be, bundan iyisi Şam’da
kayısı…
KONUŞANIN
KİMLİĞİ DEĞİL, SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİDİR.
Bu
memlekette herkes konuşma hürriyetine, fikir beyan etme şansına sahiptir.
Üstelikte İsrailliler konuşmayı çok severler. Bağıra bağıra konuşurlar. Hepsi
bir arada ve bir ağızdan. Derler ki, 3 Yahudi’nin olduğu yerde 5 fikir vardır. Ancak
konuştuğunuzda sizi dinlerler mi dinlemezler mi orasını bilmem. Bu size bağlı.
Biraz da neyi nerede nasıl konuştuğunuzla ilgili. Anlattığınız şeyi gerçekten
biliyorsanız, o konuda bilgili iseniz, yer
ve zaman olarak da isabetliyse sizi herkes dinler. Konuşanın bulaşıkçı ya da
temizlikçi olduğuna bakılmaz. İsrail’de insana önem verilir. Halk parasına
göre, ya da yaptığı işe göre sosyal sınıflara ayrılmamıştır. Kısaca anlatana değil, anlattıklarına bakılır.
Kitabın yazdıklarına bakarlar, cildine değil. Öyle de olmalıdır kanaatimce.
Bir
de yalnız İsrail’de değil her yerde zamanlama önemlidir. Maçın son beş
dakikası, her an gol gelebilir, sen yanındakine sosyal eşitlik hakkındaki
tezini anlatıyorsun, yapma be abi, seni kim dinler şimdi? İstersen Karl Max ol.
İSRAİL
BÜTÜN YAHUDİLERİ SEVER...
İsrail
devleti dünyanın her yerinde yaşayan Yahudileri vatandaşı sayar. Gerektiğinde yardıma
koşar. Bunun sayısız örnekleri var. Hatta evlerden uzak, ölüm vakalarında bile vatandaşının
yanındadır. Yok öyle İsrail zenginleri sever. Yok öyle İsrail’de parayı verdin mi
düdüğü çalarsın. İstediğin kadar para ile gel bakalım, yatırabiliyor musun
bankaya? O paranın temiz vergilendirilmiş para olması lazım. Yoksa yatıramazsın. Bu memleket kara paranın
iskelesi değil. Bu memleket uyuşturucu baronlarının ülkesi değil. Bu memleket
kirli siyasetçilerin ülkesi değil, silah
kaçakçılarının ülkesi değil ve olmayacak.
Etopyalılar
çok mu zengindiler? Onlar Yahudi idiler. Ve İsrail onları ülkelerine efsanelere
konu olabilecek maceralarla getirdi…
(Etopyalılar’ın
İsrail’e getiriliş hikâyesi-Matuko - http://ankarali-102.blogspot.co.il/
)
Hele
hele Suriyeli kızların İsrail’e getirilişi… O kızların düşman topraklardan çıkarılışı…
Mossad ajanları yakalanırlarsa kesin olarak idam edileceklerini biliyorlardı.
Ama gittiler… Bile bile gittiler… O Yahudi kızlarını kurtarmak için gittiler…
(Suriyeli
kızların hikâyesi - Battaniye operasyonu - http://ankarali-18.blogspot.co.il/
)
“İsrail
zengini sever” derseniz yok abi, olmadı, katılmıyorum. Haksızlık
etmeyin ülkeme. İsrail her Yahudi’yi sever demeniz lazım.
ALİYA MI DEDİN?
Şu
bir gerçek ki, her kesin dediği gibi aliya yapmak kolay iş değil. İnsan karşı
mahalleye taşınsa sorun yaşar. Lisan sorunu var. İklim sorunu var. İş güç
sorunu var. Bunun yanında kısıtlı para gibi, yaş gibi, meslek sahibi olmamak gibi olumsuz
sorunlar da varsa işler daha da zorlaşacaktır.
Fakaaaat,
bunu yanında bir sürü yardımcı olacak olanaklar var. Biletinizi verirler, ilave
valiziniz varsa diye onun bile parasını verirler. Sizi karşılarlar, kalacak yer verirler, lisan okuluna
gönderirler. İlk altı ay harcamalarınıza yardımcı olurlar. Sonraki altı ayda iş
bulamazsanız yine paralar verirler. Gelir gelmez sağlık sigorta kapsamına
alırlar. İş bulmanız için yardımcı olurlar. Daha bir sürü, bir sürü yardımlarda
bulunurlar.
Bütün
bu zorluklar aşılır. 1-2 senede her şey yoluna girer. Yeter ki iste. Burada
tutunanların büyük bir kısmı İsrail’i sevenlerdir. Çoğu İsrail’e toz
kondurmazlar. Ne yalan söyleyeyim ben de biraz öyleyim. Bu öyle bir aşktır ki her zorluğa katlanırsın
hatta o zorluklar sana kolay gelir, dahası hoşlanırsın bile. “Ben nerede yaşayayıııım,
orada mıııı, burada mıııı? Acaba nerede daha çok rahat ederiiiim? Orada havalar
nasııııl? ” diye düşünüyorsan
buralar sana zor olur be abi. Buraya benim toprağım diye geleceksin, şoförlük de
yapacaksın, icabında pazarcılıkta. Ben yaptım. 6 ay pazara çıktım. Sabah 4 te
kalktım gece 11 de yattım. Altmış küsur yaşındaydım…
Ama
sana sorduklarında “benim ismim Aaron”
diyeceksin, “benim ismim Salamon” diyeceksin “Selim değil. Salamon”.
Hatikvayı (İsrail milli marşı) işittiğinde ağlayamıyorsan, bayram geldiğinde
magen davidi (İsrail bayrağı) arabana,
balkonuna koyamıyorsan, sabahları kalktığında gökyüzüne bakıp Baruh HaŞem (Allah’a
çok şükür) diyemiyorsan bu memlekette sana Allah kolaylık versin…
İsrail’e,
burası İsrail olduğu için gelinir.
Bana,
“sen daha aliyanın heyecanını yaşıyorsun” diyen kardeşim haklı, hala
yaşamaktayım. HaŞem (Rabbim) bana nasip etsin, ölene kadar yaşayayım…
Bu
hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
Göç
etmeyi düşünen Yahudi kardeşlerim, bu
haftaki yazımı aşağıdaki VDO ile bitirmek istiyorum. Bir dinleyin bakalım. 3000
senelik Yahudi genleriniz uyanacak mı?
Sevgiyle
kalın, hoşça kalın…
Aaron
Baruch (Ankaralı)